Bizi takip edin:

Risale-i Nur Dersleri

Risale-i Nur, her asırda milyonlarca insanın rehberi olan mukaddes kitabımız Kur’an’ın hakikatlerini, subjektif nazariye ve mütâlaalardan uzak olarak, rasyonel ve objektif bir şekilde izah edip insaniyetin istifadesine arz edilen bir külliyattır.

Risale-i Nur, Kur’an ayetlerinin nurlu bir tefsiridir.

Kur’an’ın hakikatlerini müsbet ilim anlayışına uygun bir tarzda izah ve ispat eden Risale-i Nur Külliyatı, her insan için en mühim mesele olan “Ben neyim? Nereden geliyorum? Nereye gideceğim? Vazifem nedir? Bu mevcudat nereden gelip nereye gidiyorlar? Mahiyet ve hakikatleri nedir?” gibi suallerin cevabını vâzıh ve kat’î bir şekilde, çekici bir üslup ve güzel bir ifade ile beyan edip ruh ve akılları tenvir ve tatmin ediyor.

İşte bu meyanda, tüm dünyada olduğu gibi; Kahramanmaraş’ımızın muhtelif yerlerinde de bu nurlu eserleri okumak ve dinlemek suretinde istifadeye medar faaliyetlerimiz devam etmektedir.

Risale-i Nur ve Tercümanının Mahiyeti Üzerine Bir İnceleme

Her asır başında hadîsçe geleceği müjdelenen dinin yüksek hâdimleri; dinin emirlerine sadık kalmakla birlikte, yeni hükümler getirmeksizin, önceden belirlenmiş esasat ve Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (asm) uygulamalarına tam bir ittiba ile dinin temellerini açıklar ve dini güçlendirirler. Bu, dinin gerçek hakikatlerini ortaya çıkarır ve ebedî değerlere, dini tahkim etme ve Rabbani emirlere vaki tecavüzleri reddetme, imha etme ve Rabbani hükümleri yaşatma amacını taşır. Ancak, temel tutumlarını bozmadan, öz ruhu incitmeden yeni açıklama yöntemleriyle, zamanın anlayışına uygun yeni ikna stratejileriyle ve yeni detaylarla görevlerini yerine getirirler.

İmanlarının sağlamlığını ve samimiyetlerini bizzat sergilerler. İman seviyelerini fiilen ortaya koyarlar. Ve Hz. Muhammed’in (asm) ahlakının tam bir uygulayıcısı, Hz. Muhammed (asm) örneğinin bir ölçüsü ve Nebi’nin (asm) ahlaki güzelliklerinin gerçek bir örneği olduklarını gösterirler. Özetle: Hem amel hem de ahlak bakımından, Nebevi sünnete uygun bir şekilde, ümmet-i Muhammed’e (asm) tam bir güzel örnek olurlar ve onlara kılavuzluk ederler.

Bu kişilerin Kitabullah’ın tefsiri ve dini hükümlerin açıklanması, zamanın anlayışına ve ilmi seviyeye göre eserler yazmaları, kendi benliklerinin ve nefislerinin mahsulü değildir, kendi zeka ve bilgilerinin sonucu değildir. Bunlar, direkt olarak vahiy kaynağı olan Risalet’in (asm) manevi ilham ve telkinlerinden kaynaklanır. Celcelutiye, Mesnevî-i Şerif, Fütuhu’l-Gayb ve benzeri eserlerin tamamı bu türdendir. Bu kutsal eserlere sadece bu değerli kişiler tercümanlık yapabilirler. Bu mübarek zatların, bu değerli eserlerin düzenlenmesinde ve ifade tarzında bir katkıları vardır; yani bu kutsal kişiler, o mananın yansıması, aynası ve yaratıcısı hükmündedirler.

Risale-i Nur ve Tercümanına Gelince

Bu eser-i âlîşanda şimdiye kadar emsaline rastlanmamış bir feyz-i ulvi ve bir kemal-i nâmütenahî mevcud olduğundan ve hiçbir eserin nâil olmadığı bir şekilde meşale-i İlahiye ve şems-i hidayet ve neyyir-i saadet olan Hazret-i Kur’an’ın füyuzatına vâris olduğu meşhud olduğundan onun esası, nur-u mahz-ı Kur’an olduğu ve evliyaullahın âsârından ziyade feyz-i envar-ı Muhammedîyi (asm) hâmil bulunduğu ve Zat-ı Pâk-i Risalet’in ondaki hisse ve alâkası ve tasarruf-u kudsîsi evliyaullahın âsârından ziyade olduğu ve onun mazharı ve tercümanı olan manevî zatın mazhariyeti ve kemalâtı ise o nisbette âlî ve emsalsiz olduğu güneş gibi aşikâr bir hakikattir.

Evet, o zat daha hal-i sabavette iken ve hiç tahsil yapmadan zevahiri kurtarmak üzere üç aylık bir tahsil müddeti içinde ulûm-u evvelîn ve âhirîne ve ledünniyat ve hakaik-i eşyaya ve esrar-ı kâinata ve hikmet-i İlahiyeye vâris kılınmıştır ki şimdiye kadar böyle mazhariyet-i ulyâya kimse nâil olmamıştır. Bu hârika-i ilmiyenin eşi aslâ mesbuk değildir. Hiç şüphe edilemez ki Tercüman-ı Nur, bu haliyle baştan başa iffet-i mücesseme ve şecaat-i hârika ve istiğna-yı mutlak teşkil eden hârikulâde metanet-i ahlâkiyesi ile bizzat bir mu’cize-i fıtrattır ve tecessüm etmiş bir inayettir ve bir mevhibe-i mutlakadır.

O zat-ı zîhavârık daha hadd-i büluğa ermeden bir allâme-i bîadîl halinde bütün cihan-ı ilme meydan okumuş, münazara ettiği erbab-ı ulûmu ilzam ve iskât etmiş, her nerede olursa olsun vaki olan bütün suallere mutlak bir isabetle ve aslâ tereddüt etmeden cevap vermiş, on dört yaşından itibaren üstadlık pâyesini taşımış ve mütemadiyen etrafına feyz-i ilim ve nur-u hikmet saçmış, izahlarındaki incelik ve derinlik ve beyanlarındaki ulviyet ve metanet ve tevcihlerindeki derin feraset ve basîret ve nur-u hikmet, erbab-ı irfanı şaşırtmış ve hakkıyla “Bedîüzzaman” unvan-ı celilini bahşettirmiştir. Mezaya-yı âliye ve fezail-i ilmiyesiyle de din-i Muhammedînin (asm) neşrinde ve ispatında bir kemal-i tam halinde rû-nüma olmuş olan böyle bir zat elbette Seyyidü’l-enbiya Hazretlerinin (asm) en yüksek iltifatına mazhar ve en âlî himaye ve himmetine nâildir. Ve şüphesiz o Nebiyy-i Akdes’in (asm) emir ve fermanıyla yürüyen ve tasarrufuyla hareket eden ve onun envar ve hakaikine vâris ve ma’kes olan bir zat-ı kerîmü’s-sıfâttır.

Envar-ı Muhammediyeyi (asm) ve maarif-i Ahmediyeyi (asm) ve füyuzat-ı şem’-i İlahîyi en müşa’şa bir şekilde parlatması ve Kur’anî ve hadîsî olan işarat-ı riyaziyenin kendisinde müntehî olması ve hitabat-ı Nebeviyeyi (asm) ifade eden âyât-ı celilenin riyazî beyanlarının kendi üzerinde toplanması delâletleriyle, o zat hizmet-i imaniye noktasında risaletin bir mir’at-ı mücellası ve şecere-i risaletin bir son meyve-i münevveri ve lisan-ı risaletin irsiyet noktasında son dehan-ı hakikati ve şem’-i İlahînin hizmet-i imaniye cihetinde bir son hâmil-i zîsaadeti olduğuna şüphe yoktur.

Üçüncü Medrese-i Yusufiyenin El-Hüccetü’z-Zehra ve Zühretü’n-Nur olan tek dersini dinleyen Risale-i Nur şakirdleri adına

Ahmed Feyzi, Ahmed Nazif, Salahaddin, Zübeyr, Ceylan, Sungur, Tabancalı

Benim hissemi haddimden yüz derece ziyade vermeleriyle beraber, bu imza sahiplerinin hatırlarını kırmaya cesaret edemedim. Sükût ederek o medhi Risale-i Nur şakirdlerinin şahs-ı manevîsi namına kabul ettim.

Said Nursî
Şualar[Y] – 560

© 2024, İhyâ Vakfı | Tüm Hakları Saklıdır.